27 Ekim 2010 Çarşamba

BEKLE BENİ VİYANA

Florenc ten gece 00.30 kalkacak otobüse yetişmeye çalışıyorum şu an :))
Bekle beni Viyana sana geliyorum...!!!!

24 Ekim 2010 Pazar

GEZ GEZ GEZENTİ...




   İki haftalık bir aradan sonra tekrar blogumun başına geçtim.Bunun için sizlerden özür diliyorum kendimi daha iyi affettirebilmek için bir kerede iki başlık açacağım.Neyse ilk başta Çek Cumhuriyetinde Prag dışında gezdiğim yerlerden bahsedeceğim sizlere.Tabi hep Prag olmuyor diyeceğim ama oluyor:)hem de çok güzel oluyor.Yani şehrin kendisi yeter ama civarda diğer güzelliklerden de tabi ki mahrum kalmak,soyutlanmak ayıp olur,yazık olur.Daha henüz hepsine gidememiş olsamda,çok güzel yerler gördüm Prag civarlarında.



  Önce bir Kutna Hora var ki, evlere şenlik.Bir yandan kiliseler falan filan,bir yandan da ağaçların içinde kaybolan taş evler,bir yandan yerin metrelerce altında eski gümüş madeni vs.vs...Kutna Hora'ya başta tek başıma gitmeyi planlıyordum ama daha sonra erasmus grubuyla gitmenin daha güzel olabileceğini düşündüm.İyi ki de öyle yapmışım.Grubumu seviyorum(?)Neyse bu konuyu bir tarafa bırakıp Kutna Hora'yı anlatmalıyım size.Valla orada bizi eşşek kadar katedrallere,derin mi derin madenlere sokmuş olsalar da,beni ve büyük ihtimalle grubun çoğunu en çok etkileyen,katedrallerin şapeli kadar yer kaplamayan kemikli kiliseydi.Kilisenin içinde insan kemiklerinden dekore edilmiş  kocaman bir avize ve tabandan tavana ulaşan iki piramit bulunuyor.Neyse bu kilisenin tarihinde -aklımda kaldığı bölümünü anlatıyorum-Moravia ve Bohemya ayrılığı yatıyor.İki krallık arasındaki savaşta ölen insanlar, buraya gömülüyorlar,şu an hala kilisenin tam orta yerinde, yerin altında duruyormuş kemikler.Daha sonra saygıdeğer Çek-Bohem aile Schwarzenberg, aynı zamanda bir biraya adını veren aile,tarafından kemiklerin bir kısmıyla içerideki sarkaç,piramit,avize gibi motifler oluşturuluyor.Ve kilise korkutmaya ürkütmeye devam ediyor.Umarım bu yazacaklarımdan sonra çok fazla yargılanmam ama,arkasında böyle bir vahşet barındıran kiliseye giren yurdumun insanları her Schwarzenberg birasında görebilecekleri, aile armasında bulunan Türk'ün gözünü oyan kargayı bulma derdine düşüp,kiliseden, yıllar önce ölmüş aile liderlerine söverek çıkıyorlar.Bense yalnızca ilginç.. ilginç demekle yetinmek ve alakamı bu noktada bırakmak istiyorum.


   Romantik Kutna Hora öncesinde  bir ortaçağ şatosu olan Karlstejn'e ufak bir gezimiz olmuştu.Çevremde  müze,antik kent,kale,kaya ,taş sever biri olarak tanınan ben baya merak ediyordum bu kalenin içini.Ama gidince şöyle üzücü bir durum oldu ki sonradan bunun ne büyük bir şans olduğunu anladık,kale yolunda üzüm festivali dönemi olduğu için bizden para istediler.Sadece bir yol ve 80 kr.Neyse dedik, verdik paraları.Kale ücretini bir yandan tahmin etmeye çalışırken,kaleye yaklaştıkca kulağımıza mistik ve ilginç ezgiler gelmeye başladı.İlk başta carol singers vari kızlardan oluşan bu blok flüt korosu daha sonra yerini kelt ve germen ezgilerinden oluşan bir müziğe ve fareli köyün kavalcısı kostümlü abilere bıraktı.Tabi durum böyle olunca hepimiz kaleden vazgeçip bir anda kendimizi müziğe kaptırdık.Kaleye girseydik kendimi bu adar ortaçağda hissetmezdim büyük ihtimalle.Yani o başta verdiğimiz 80 kr bize şöyle güzel bir geleneksel konser bileti oldu.Bir de yolda ,kaleye doğru çıkarken içtiğimiz ev yapımı şaraplarda içimizi ısıttı o soğuk günde.Yani diyeceğim şudur ki Eylül sonu Prag'a gelirseniz bu şenliği kaçırmayın.